< ana sayfa
 

yeniyim bazı konularda başlamadıklarımda var ucundan tuttuklarımla ama en yeni olmayanlar ve tazelerle bu kadarı oldu şimdi sırada yepyeniler varki onlarda hoş olabilir. alışıla gelmedik olabilecek çok şey olması ümidiyle...




sanat nedir ?
sanatçı kimdir ?
sanat sanat içinmidir halk içinmi ?
halk içinmi diye sorarken türk halkından başka halklar olduğu hatırlanırmı ?
tavuklar nerden işer ?
reha muhtar kaç saat içinde ölmelidir ?
kral tv vijeyleri reha muhtardan 1sn. öncemi sonramı öldürülmelidir ?
ya şu memleketin hali ne olacaktır ?
ayna mıdır türkiyenin en iyi rock gurubu yoksa destan mı ?
hayatın anlamı varmı varsa nerde olduğu yerde ekonomik kriz varmı ?
satanizsmisiz lagn siz ?
devrimci - faşist hem devrimci hem faşist olunmazmı ? yada faşist devrim ?
winston 1 milyonyüz oldu sigarayı bıraksakmı ?
türk erkeği iyi s.kicimidir ?
!y!
!e!
!t!
!e!
!r!
 
metalistan'ın içeriği telif hakları yasasının [sanatçıyı koruma falan ayağına] bir çok maddesi ile korunmaktadır. yanlış olmasın
lakap : metalmilist
adı : ameximes maximus
cinsiyet : pipili
ölüm tarihi : 09 12 1982
ölmekte olduğu
yer: izmir
okul : yok
en sevdiği şey: yüksek sesle miyavlayan bir kedinin onu gördüğünde yanlış bir şey yaptığını anlayıp susması
en sevdiği renk : FF9933
en sevdiği sayı : siyah
en sevmediği tuş : caps lock
en sevdiği tuş : basıldığında yumuşak g harfini çıkartan
en sevdiği yemek : avokado soslu yılan böğreği
en sevmediği yemek : avokado sossuz yılan böğreği ve yılansız avokado sosu böğreği
en sevdiği şeffaf : cam
en sevdiği ses : kendi sesi
en sevmediği ses : kendi kısık sesi
en sevdiği turşu : lahana ve salatalık
en sevmediği salatalık : lahana
en sevdiği mandolin : ibanez s 540 limited edition + chorome boy
en sevdiği koltuk altı bendiri : yamaha stage custom + tama mike modeli [sever adını bilmez]
sevdiği çengicilar : james la brie,
dave mustane, eros ramozotti [yalan]
en sevdiği çalgıcılar : j. petrucci, m. portnoy, j. satriani, s. vai, g, moore, d. tomsic, t. levin, j. rudess, d. weckle, f. say,
en sevmediği şey : insan tanımıma uymayan insanlar, insan tanımımıdakilerin barındırmadığı insani duygular.
 
insan:
biolojik tanımı +
kişisel menfaatleri ile geri kalanların menfaatlerini eş düzeyde tutmanın gerekliliğini, saygı'nın küçükten büyüğe değil herşeyden herşeye olması gerektiğini [insandan insana, insandan kediye, insandan sanata] menfaat konusunun gerekliliği olan eşitliğin gerekliliğini bilen kişi. saygı konusuna ek olarak
eğer kaldırım taşına tükürür yada hakir görürsen onu oraya diken [çakan sokan yerleştiren] taşıyan, onu yapan kişilere toptan saygisizlik etmiş olursun. tabiki kaldırım taşı sadece örnek olarak verildi. yani anlamsız olarak yorumlanacak bu durum bile böyleyken yoldan geçen bir kıza sadece senin görmek istediğin yerleri [örneğin diz kapağı] görünür diye taciz, tecavüz gibi davranışların yanlış [bana göre] ve saygısızlıktır.

ölüm:
hayat diye adlandırdığımız olgu aslında ölümün ta kendisidir.
ölüm bir an değil süreçtir [her zaman] kişinin [yada memeli canlının] ana rahmine düştüğü andan ölüm adını verdiğimiz ana dek sürer. sürekli oalrak yavaş yada hızlı ölmekteyiz aslında taki o ana dek. bu basit görünebilir ancak insanın ölüm döşeği ne düştüğü andaki istekliliği [geri dönmek adına] düşünüldüğünde sürekli olarak bu tavırın hakim olması gerektiği kanısındayım. yani sadece son gün saat saniyelerini yaşarken değil her anında istekli azimli vb. olunması gerekir ölümün. bu benim kanım benim düşünce tarzım ve mantığım, aksi kabul edilmez değil ancak böyle olduğuna inanıyorum ve sadece bir paylaşım tüm şu yazdıklarım.

bazı şeyleri anlamak gerçekten zor. hatta şöyle genişletelim doğanın sundukları [doğal olaylar] [ki bunlarında % 50 si bilimsel anlamda yorumlanamıyor] dışındaki hiç bir şeyi anlamak mümkün değil. bir insan bir ülkenin yönetiminde söz alıyor ve üst makam adı verilen bir mercii de bulunuyor. ve bu ülke öyle bir yerki b uüst mercii şahsiyetleri her ne bok yerse yesin bir başka üst mercii ye zarar vermedikçe yargılanmıyor. o zaman eline alt tabaka [tabir yanlış anlaşılmasın üst mercii olmayan anlamında] nin kanını rahatça sömürmek gibi bir fırsat geçiyor. bu ana kadar suç susması ve hesap sorma yetisini kullanmamasından dolayı alt tabakanın oluyor. ancak "suç işlenmedikçe suç değildir" ise alt tabakanın aslında bir suçu yok. eline bu gibi bir fırsatı geçiren üst mercii sahibi kişi [bundan sonra "1. kişi"] alt tabakanın [2. kişi] hizmetine sunması için devletin ona ayırdığı kaynaktan kanun dışı şahsi kazanımlar elde etmeye başlıyor. yine devletin [2. kişilerin 1. kişiyi seçmesi sonuxu] ona verdiği "iş yaptırma iş yapacak olanı seçme" insiyatifini kullanırken kendi yakın çevresindeki kişilerin şirketlerini bazen kendi aile şirketini görevlendiriyor. ve seçtiği bu şirket yapılması gerekeni eksik ve pahalı yapıyor. fazladan kazanımı kendisini yetkilendiren 1. kişi ile paylaşıyor. 1. kişi ve şirket gözle görünür maddi kazanımlar sağlıyor. bu durumda 2. kişilerin alması gereken hizmetler [sağlık, eğitim, adalet, uşaşım vb.] eksik kalıyor, 2. kişilerin maddi kazanımları devletin bütçesinin harcadığı para yapılan işlerle kazanılamadığından ve 1. kişiler tarafından çalındığından eksik kalıyor. şimdi bu örnekleme çok daha uzun anlatılabilir [pahalılık nedenleri, emperyalist kapitalist ülkelerin para sayesinde kazandıkları yaptırımlar vb.] ancak konu gereği burda kesiyoruz. örneğimizin 1.kişisi her nedense bu maddi kazanımları uğruna büyük kayıplar [ve getirisi olan üzüntü ölüm vb.] alan 2. kişilerin durumlarını göz önüne alıp yanlışından vazgeçmiyor.
işte soru bu neden ? neden yapıyor bunu. insan zekası ve mantığı bunun yanlış olduğunu belirtiyor. eğer 1. kişi bunu yapıyorsa zeka konusunda eksikli. peki bu kadar eksikli bir insan nasıl oluyorda devlet gibi bir kurumun yönetimine geçiriliyor. onu oraya taşıyan [demokratik bir ülkede] 2. kişiler gördükleri onca zarar sonucu neden hala aynı kişileri devlet yönetimine taşşıtyor. bu 2. kişilerin % 51 lik bir çoğunluğun normal altı zekaya sahip olması yada bu 1. kişilerden maddi çıkarları olması gerektiğini gösterir. bahsettiğimiz ülkenin varsayalımki 70 milyon nüfusu var. ve toplamda 39 adet siyasi partisi var. bu partilerden kimileri seçim sonucu yönetim kurulu [bu bir meclis olabilir] dahiline giriyor ve toplamda 540 adet 1. kişi [adet hakaret içerikli söylenmiştir.] bu meclise dahil oluyo. kaba bir hesapla. 540*x*y*2 [x = bu 1. kişilerin birlikte çalıştıkları şirket sayısının ortalaması [3 alındı] y = 1. kişilerin ve şirket sahiplerinin ailelerindeki fert sayısının ortalaması [4 alındı) 2 ise bu sektörden maddi kazanımı olan kişilerin bunun 2 katı olsa bile demek için eklendi] 540*3*4*2=12460 bu sayıya 20000 [yirmi bin] hatta 100000 [yüz bin] diyelim. 1. kişilerin yönetimde olması için 70 milyonun % 51'inden oy alması gerekiyorsa ve 10 milyon oyun geçersiz olduğunu düşünürsek 30 milyon oy alması gerekir. 30.000.000 - 100.000 = 29,900,000 salak.
sadec bu kadarmı ? hayıır. çünkü % 51 oy alamayan ancak % 10 luk barajı aşan diğer siyasi partiler ile birlikte bu rakam 65,000,000 [atmış beş milyon] [ki bu durumda 10 milyon oyun geçersiz olma olasılığı yok!] olur. ve buda % 90 salaktan fazladır.
sorular:
1. 1. kişi salakmıdır ?
2. 65 milyon salağın bir araya toplanması mümkünmüdür?
3. 5 milyon luk salak olmama ihtimali yüksek kişi devrim yapabilirmi?
4. devrim durumunda devrilmesi gereken 1. kişler midir yoksa 65 milyon - 1 kişiler midir ?
5. bu sorulara yanıt bulunabilirmi ?
05.10.2001 metalmilist